Sadece DELLER için güncel web sitesidir. DELLER DVD-R DIVX ve VLC formatinda //// D.E.L.L.E.R. ..F.O.T.O.G.R.A.F + V.İ.D.E.O ARSİVİ (2000 RESİM) gunluk guncel resim ve sizlerden gelenler eklenmekte ;) ____Sizlerde siteye paylaşim yapabilirsiniz. irtibat için yeniyaylacik@hotmail.com unutmadan ekleyiniz .____BULUSMA SAYFAMİZ- ADRESİMİZ www.yeniyaylacikkoyu.tr.gg www.deller.liyiz.biz ....tarıkYILMAZ


par par
 

DELLERCE KELİMELER VE ANLAMLARI

ABA : Anne
ABARİ : Hayret ifade eden bir ünlem
ABOVV-ABU : Hayret ifade eden bir ünlem
ACER : Yeni, Taze
ACIŞMAK : Acımak, Yanmak,
AĞANMAK : (Tuvallanmak)At ve Eşeğin yerde yuvarlanması,
AĞDIRMAK : Aktarmak, Çevirmek, Döndürmek
AĞ PAKLA : Kuru fasulye
AHIR SEKİSİ : Yarısı hayvan barınağı yarısı ikamet yeri olan, kışın hayvanların vücut ısılarından yararlanılarak ısınma sorunu çözülen büyükçe oda
AHRAZ :Kulağı duymayan.
AKIDAK: Küçük abdest.
ALAF GİBİ : Ateş gibi yakıcı anlamında.
ALENGİLLİ : Tutarsız, dengesiz
ALICININ DİBİ : Serzeniş için söylenir.
ALİMİYON : Aliminyum.
ALT DONU : Külot,
AMEL : İshal,
ANAHDIR : Anahtar.
ANNAC :Yamaç,Karşısı.
ARAVANTI : Boşgezen
ASİDE : Bir çeşit unlu tatlı
ASUVATA : Alış-veriş
AŞKARSIZ:Yüzsüz, yırtık
AVARA : Boş gezen,
AVRAT : Kadın, Bayan
AVRATASAN : Kılıbık,
AVURT : Yüz, Yanak
AYYAR : Tembel, iş tutmayan
AYAK YOLU : Tuvalet, Hela )

BABAĞLINI ÇEKMEK: Vebalini Çekmek.
BARİİİ : Hayret anlamında bir ünlem
BASDA : Seyyar satıcı sergisi
BASDIRIK : Avlu kapılarının emniyet mandalı
BAŞANGI : Yaramaz çocuk,
BESBELLİ : Apaçık
BİBİ : Hala
BIT BIT : Geveze
BİDENE : Bir tane, tek
BİCİK : Buzağıya verilen ad
Bİ-GOŞAM : İki el dolusu, avuç
BİĞİL/BÎİL : Bu Yıl.
BİLİK : Civcivlikten çıkmış genç tavuk,
BİLLENMEK : Bir örtüyü başının üzerine almak, örtünmek
BILDIR : Geçen sene
BODUÇ :Testinin küçüğü, toprak su kabı
BOYDAK : Tek başına, yalnız başına
BÖĞÜR : Vücudun yan tarafı,Böbrek kısmı (böğrüm ağrıyo).
BULAMAÇ : Un ve pekmezden yapılan tatlı.
BUOĞARSAMAK : İneğin çiftleşmeye hazır olma durumu
BUNDAN KELLİ : Bundan sonra
BÜNGÜLDEMEK : Kaynamak
BÜZÜDÜK : Somurtkan

CABILDAK : Yalınayak,
CAMIZ : Manda ve öküz hayvanı için denir,
CARI : Çabuk hızlı iş yapan,
CARILDAK : Geveze,
CAVLAH : Pek fakir, çıplak,veya (Kel kafa)
CEREK : Ceviz indirme sopası,
CICIK : Süs , (Barii peg iyiymi? cıcıklı.Tevatir!)
CIDIRINA BASMAK : Damarına basmak, sinirlendirme,
CIFIT : Güvenilmez, tutarsız,
CIĞIRTMAÇ : Yufka ekmeği tereyağ ile kızartarak yapılan yemek türü,
CINCIK : Cam eşya için söylenir.
CINGIL : Küçük üzüm salkımı,
CIŞIŞLAMA : Kaynama,
CIRINDIRLIK : Etin en üst kısmındaki köpüklü kısmı,
CİCİM : Güzelim anlamında bir hitap,
CİMCİKLEMEK : Çimdiklemek,
CİNARABASI : Bisiklet,
CİNATINA BİNDİRME : Sinirlendirme, kızdırma,
CİNGİL :Tek kulplu helkeye benzer kap.
CİP, CÖP : Cep,
CULLUK : Hindi,
CUŞUP GİTMEK : Uyuklamak,
CORUTMAK : Küsüp gitmek,
CAVCAV : Çok ve gereksiz konu?an, geveze
CÜCÜK : (Kuru soğan içi) Küçük,veya Civciv,

ÇAPIT,ÇAPUT : Bez parçası,
ÇAĞIRŞAK : Eskimiş, yıpranmış,
ÇAVMAK : Güneşin bir an için bir yere vurup yansıması,veya çok hızlı gitmek.
ÇAŞ : Banyodan su boşaltma deliği,
ÇEBİŞ: Oğlaktan büyük olan keçi yavrusu,
ÇEMKİRMEK : (Köpek sesi) gibi Karşılık vermek,
ÇEDİK : Çocuk ayakkabısı ,
ÇIDIRGI : Yakmak üzere toplanmış ot çöp,
ÇIĞIRMAK : Söylemek, Bağırmak,(bi türkü çığır)
ÇİMMEK : Yıkanmak, Yüzmek,
ÇİNEAR : İri gözlü kalbur,
ÇİTLEK : Kabuklu kuruyemiş,
ÇOLPA : Elinden iş gelmeyen, Beceriksiz,
ÇONTAR armağı eğri olan.
ÇÖLMEK : (Çömlek)Tandırda yemek pişirmeye yarayan toprak kap.
ÇÖMÇE : Kepçe, yemek kepçesi,
ÇÖMMEK :Çömelmek.
ÇÖRÜŞÜK : Buruşuk,
ÇÖTLEN/ÇÖRTLEN: Dam Yağmur oluğu.
ÇUL : Minder veya eski giysi yada örtü,

DAKLAŞMAK/DAHLAŞMAK : Takılmak,Şakalaşmak.
DALINA BİNMEK : Bir kimseye bir şey yaptırmak için onu sürekli sıkıştırmak,
DAYANGIN : Dayanıklı, Sağlam,
DAYLININ DİBİ : Daha ne istiyorsun yeter artık
DELİCE : Atmaca kuşu,
DEPİK ATMAK :Tekme atmak,
DEPLEK : Darbuka,Dümbelek.
DESTİ : Topraktan yapılma ağzı dar kulplu su kabı,
DEVLAMER/GEVRAMEL : Ayçiçeği, Günebakan,Ayçekirdeği.
DE-Mİ : Değil mi?
DIMITMAK : Uyutmak, Bayıltmak
DİKOLTA : Gecelik, (Bayan geceliği),
DİRMİT : Fitne fesat işler yapan için söylenir,
DİNELMEK : Ayakta durmak,
DİNİZ/DİNGİN: Sakin,Durgun.
DİNK :Bulgur yaparken buğdayı ezmeye yarayan büyük yuvarlak taş.
DİMİ: Şalvar (Daha çok Nevşehir'de kullanılıyor.)
DİLMEÇLİ : İşlemeli yerel bayan giysisi,
DİRGEN : Metal üç/dört parmağı olan ağaç saplı hububat tarımında kullanılan tarım aracı
DİREŞMEK : İnat Etmek,
DİRELMEK :Canlanmak,Ayağa kalkmak.
DİŞİRMEK : Toplamak,Dilenmek.
DİVİNMEK : Kıpırdanmak, hareketlenmek
DİYDAA : İşte orada,
DİĞNEK /DİYNEK: Sopa, Değnek;
DİMDİREK osdoğru.
DIMIK : Köşe
DIMIŞGI : Düzgün, onat,
DIRIL : İnce pamuklu kumaş,
DIRLANMA : Lüzumsuz konuşma, sus konuşma!
DIDIĞININ DIDIĞI : Akrabanın uzağına denir.(Dış kapının tokmağı)
DİZIHMAK : Dizlerinin üzerine çökmek.
DİZLİK :Kadınların bişey toplarlarken bellerine bağladıkları bez önlük.
DOLAZ : Haşlanmış patates ile pekmez veya Yağ un şeker karışımı bir tatlı yiyecek.
DORUTMAK : Yeni gelinlerin somurtması gibi durmak, suskunluk,
DÖLEK : Düz engebesiz arazi için kullanılan söz.(Aynı zamanda uslu dur anlamında Dölek dur! denir.)
DÖŞ : Göğüs,
DULDA : Rüzgar almayan korunaklı yer,
DÜTLEMEK : Batırmak,
DÜÜĞ : İnce bulgur,
DÜŞEMİYE : Rasgele, Tahmini,

EFİLDEMEK : Çırpınmak,
EFDİKLENMEK : Can sıkıntısından oyalanmak, bişeyle uğraşmak,
EĞDİ : Sebze ve otların diplerini çapalamaya yarayan ağaç saplı kısa küçük çapa,
EKECİK : Güveç,
EKSİKLİ : Kadın,
ELDESTİ : Küçük su testisi,
ELEVCİK : Bağda yada arazide bulunan kulube,
ELHAMDÜRÜLLAH :Elhamdülillah.
ELEVAY : Elinden iş gelmez.
ELLAAM : Herhalde, Sanırım,
ELCEK : Eldiven, Tırpanın el ile tutulan yeri,
ELÖPEN : Kertenkele (Mar-Marile).
ENGÜRÜ : Topraktan yapılma güveç tenceresi,
ENNUR : Üzüm kütüğü üzerindeki fazla görülen filizlere, sürgünlere verilen ad,
ENKEBİT :Arabça'da Ankebut,Örümcek.(Karabasan).
ERTİŞMEK : Şakalaşmak,takılmak,el şakası yapmak,
ESAHTAN : Doğru, sahiden
ESBAB : Kıyafet
EŞİĞ : Tandır ateşini karıştırmaya yarayan demir alet, demir çubuk,
EYALİM : Arkadaşım, aşık olunan hanım.
EYOV : Kadının erkeğine seslenişi, bir çağrı ünlemi

FANILAMAK : İnlemek,
FERFENE : Bir eğlence türü,
FİLKE : Musluk,
FİLKETE : Toka, saç tokası,
FİNGİMEK : Gülmek,
FİRİK : İkinci hanım,kuma,gelin
FIRTIK : Kullanıp küçülen sabun parçası
FIŞKI : Gübre olmaya uygun kısmen sıvı hayvansal atık. Kızma ünlemi için kız çocuklarınada denilir,
FOS/FIS : İçi boş ceviz vs. için söylenir.
FOSALMAK : Sönmek,(Fısalmak)Havası inmek.

GAÇILIN : Çekilin, Uzaklaşın,
GADA : Dert, Tasa,
GADAŞIM : Kardeşim, arkadaşım,
GALE : Düğünün, son gününe rastlayan cuma günleri kadınların def çalıp oynayarak eğlenmeleri adeti. (Gale de Gayalar adlı oyunu oynarmış eskiden büyüklerimiz.)Avanos ve civar köylerinde Gelin (saç Kâkül) kesme eğlence günü.
GAMGA : Balta ile kırılan odunun artıkları, (Gamgaynan gaşınıyoh diye de bir tabir vardır.fakirliği yokluğu anlatan bir tabir.)
GANCIK :Eşek ve Köpek Dişisi.
GARDAHLI : Pürüzlü, (Genellikle halı yere serilip de düzgün olmadığında kullanılan bir tabir.)
GATIR : Odundan yapılmış çocuk oyun Topaçı.
GAVATA : Su tası,
GAVSALAM DARALDI : Daral geldi - içim daraldı.
GAYIL : Razı, (gayıl olmak - razı olmak)
GAYIRMA : Koruma, Kollama,
GEÇİM EHLİ : Kılıbık,
GEL BOONKÜĞÜN : Haftaya bugün,
GEPİRTİ : Gürültü
GEVMEK : Çiğnemek,
GIII : Kadın yada kıza seslenme ünlemi ( bi bahale gııı)Avanos yöresinde Ga şeklinde telaffuz edilir.
GICIR : Hiç kullanılmamış, yeni,
GILAMADA : Kuru üzüm çubuğu.
GIRÇMAK : Biçmek,
GISSIH : Kasık,
GITIR : Yalan, (Gıtır atma! diye söylenir.)
GIVRIŞMAK :Kırışmak.
GIYALA : Arala. (gapıyı gıyala )
GIYPITMAK : Çalmak,Aşırmak.
GİDİ : Kişiliksiz,
GİDİŞMEK : Kaşınmak,
GİŞİLİK : Özel gün giysisi,
GÖĞ PAKLA : Yeşil fasulye,
GÖNÜRSÜ KOKMAK : 'N' harfi genizden okunmak suretiyle : Yanmış bez parçasının kokusu için kullanılır.
GÖRESİ GELMEK : Özlemek,
GÖYÜRMEK : Salıvermek, bırakmak,
GOFALMAK : Övünmek
GOŞŞAK : Yumuşak,
GOP: Koş,
GURK : Yumurta üzerinde yatan tavuğa verilen isim,
GORA : Kapı mandalı veya mekanizması.
GUCÜK : Şubat ayı.
GUŞANE : Büyük tencere,
GUŞLUK : Sabahın erken saatleri, tan vakti,
GUYRÖLÜ :Akrep.
GÜDÜK : Boydan kısa,
GÜCÜN : Zor bela,Zorlukla.
GÜNDÜZLEME : Fırlama anlamında kızma ünlemi,
GÜNÜLEMEK : Kıskanmak,
GÜVAÂ : Damat.
GÜVENCİR: Güvercin.

HAFT : Su yalağı,
HALBERİ : Bir türlü,
HALDIR-HULDUR : Gelişigüzel giyinme- Çok bol elbise,
HAMBAL : Hamal.
HAMIRCI : Boş boğaz,boğazına düşkünlere denir,
HAMIRSIZ : Mayalandırılmamış hamurdan yapılan bir tür ekmek,
HAMEŞ :İşe yaramaz, bi şey bilmeyen,
HARAL : Saman taşınmak için yapılan çok uzun ve geniş çuval.
HARDALAŞMAK : Boğuşmak,
HAVŞ : Yorulmak.
HAZAAR/HEZAAR :Herhalde,Hali hazırda,Öyle ya anlamında bir ünlem.
HECİRGET : Tandır ağzına üzerine konulan çapraz demir.
HELİK : Küçük taş parçası
HELKE : Bakırdan yapılmış kulplu ve kapaklı özellikle yoğurt tutturmada kullanılan kap.
HERENİ : Bakır kazanın küçüğü,
HERİF :Adam,Erkek
HEZEN : Tavan örtmesi için kullanılan ağaçlar-tomruğun incesi,
HINAZA : İçten pazarlıklı,
HOMUHMA: Küsen kişiler için söylenir,
HOMGUMA, HANGIRDAMA: Yersiz gülme
HOMAHA/HOMA Om Kemiği) Etli kemik parçası,
HONT : Kalça . Hontu çıkmak(Kalçası çıkmak).
HORANTA : Aile efradı,
HOTLAMAK : Atlamak
HÖBÜLÜK: Ortalıkda duran şeyler için kullanılıyor.( Mesela ortada sap gibi kalan bir direk için.)
HÖMERMEK : Dikleşmek,

IBRIH : İbrikli topraktan yapılmış su kabı,
ICCAH : Sıcak,
ICIH : Az, biraz,
İDİŞMEK : Karşılıklı çekişmek,
İKİNDİNLEDİYİN : İkindi vakti.
IGŞAMAK : Sallamak,
ILINGAÇ : Salıncak
INGILDAMAK : Hareket etmek,
ISDANBIL : İstanbul.
İLİKLEMEK : Düğmelemek,
İLİŞKİR : Sucuk,
İLENGER : Yayvan bakır yemek kabı,
İLELEMEAĞŞI/İLÂĞŞI :Ele güne karşı, Elaleme karşı.
İLÂĞAN : Leğen,
İLAHNE : Lahana,
İLİF : Lif ( duş lifi)
İLLİK : Sahura kalkmak,
İNEZ : "n" genizden okunmak kaydı ile uyuşuk manasına,
İPİİ : Epey,
İRİŞMİYESİCE : Türemeyesice,Büyümeden öl anlamında.beddua.
İPDA : Öncelikle,
İSBORTU : İspirto.
İSLİMCİ : Haylaz, serseri,
İŞGİL : Sucuk,
İŞŞİK : Eşik,Merdiven basamağı.
İTÂA : Yufka yapımı için hamuru çiğnemekte kullanılan koton kilim.
İTİ PEYNİR : Küflenmeye yüz tutmuş eski peynir.
İVEZ :Sivrisinek.

KABALA : Bir işi kaba taslak fiyat biçmek ve yapmak,
KALIÇ : Orağın küçüğü, ekin biçmede kullanılır.
KANARA : İşe yaramaz, çok yiyen ihtiyar kadın (Dişi At)
KAYFALTI: Kahvaltı.
KEF : Köpük,tortu,
KÛFERE : Bal mumu,Petek.
KUNDELİK /GÜNDELİK : Günlük giysi
KEFERE : Katı burun Pisliği.
KELER: Kiler
KELİ / KİLİ : İki bağ yada tarlayı ayıran sınır.
KEMÇİK : Yüzü çok zayıf olana denir.
KERTİKLİ : Kenarları girintili çıkıntılı bakır sahan, tabak,veya zikzaklı bir cisim.
KEPENEK : Eski dükkanlarda kapamayı sağlayan tahta ya da saç kapaklar,
KEPİR : Çorak toprak,
KERÇ ETMEK : Nispet etmek,
KELPEDEN : Kerpeden.
KELEBEK : Kepenek.
KERPİÇ : Kurumuş, inek ve öküz dışkısıdır. Kerpiç'i duvara atılarak kurutulan daha sonra tandırda yakılan yakacak.
KESGİÇ : Tandırda pişirilen peksimet türü ekmek,
KEŞŞİK : Yardımlaşma. İmece manasına gelir,
KIRI : Eşek sıpasına verilen ad.
KIRIK : Yasak ilişki yaşayan kadının sevgilisi
KIRIŞIP OTURMAK : Kendini beğenmek.
KIRMIZI: Domates.
KIYALAMAK : Aralamak,
KIVIŞLAMAK : Yerinden oynamak,
KIVIŞLATMAK / KIVIŞDADMAK : Yerinden oynatmak.
KİLE : Arpa ve buğday ölçeğidir mesela bir kile arpa iki (urup)'a eşittir yani 36 kilo eder,
KİPRİ : Kirpi.
KİRBİT : Kiprit.
KİRİZMA ALMAK : Bağ yada tarlayı derin kazarak alt-üst etme işi.
KOLLÜK : (Harap) Bakımsız bağ,bahçe,
KOSSÜ : Köstebek,
KÖFDÜR : Pekmez ve un karışımı sazdan örülmüş hasır üstünde kurutularak kışın özellikle yatsılık olarak yenen tatlı.
KÜNDE : Hergün,
KÛLLE : Tandırın hava deliği,
KÜLLÜK : Çöplük,
KÜRTÜK : Kar yığını
KÜPECİK : Çömlek ile küp arası büyüklükte küplere verilen ad.
KÜSSÜK / KOSSÜK : Avlu kapılarının emniyeti için kullanılan kalın ağaç dayatma.!
KÜZÜRÜK : Eritilmiş kuyruk yağından geriye kalan,

LAPÇIN : Lastik ayakkabı içine giyilen bir tür mest
LIHLIHA : Kulpsuz topraktan yapılan sürahi, su kabı

MALAMAT ETMEK : Rezil etmek.
MASİMİYO : Önemsemiyo,
MAŞRAFA : Bakırdan yapılan evlerde ve çeşmelerde su içmek için kullanılan su kabı,(Maşrapa).
MATAH : Kıymetli, değerli,
MAYA : Merkebin dişisine verilen ad.
MAYASIR : Basur, Hemoroid,
MELEFE : Yorgan içi,
MELHAM : Krem,
MENEVŞE : Menekşe,Çiçek.
METAMELİ : Aksi kişi,
METEL : Masal,
METLEMEK : Atlamak,
MIĞRIBA : Ufak boylu uyanık fetbaz,
MILÇIMAK : (Mılçımış) Tadı ve rengi bozulmuş meyve veya yiyecek.
MIŞIRIKLI : Dolanmaçlı,Anlaşılmaz bir şekilde konuşmak.
MIH : Başlıklı küçük Çivi,
MIRIH : Sulu-cıvık çamur
MİYİRSEK : Çok sevgi gösteren,
MÖHKEM : İhatalı, sağlam
MÖTÜRÜKLÜ : Hastalıklı,
MÜSTAMEL : Az kullanılmış.
MÜZÜMSÜZ: Lüzumsuz. Ne konuştuğunu bilmez

NAADAR : Ne kadar
NAAHIT : Ne vakit
NALBEKİ : Bakır yumurta tabağı,
NALİK : (Nalın) Tahtadan terlik.Takunya,
NAVRAKSIZ : Suratsız,
NEDEK : Ne yapalım.
NİRDEYDİN : Nerdeydin.
NOORÜYON : Ne yapıyorsun? Ne (iş) görüyorsun ? Hal hatır sormak için kullanılır.

OLÇUM : Çok bilmiş,
ONMAK : Hayrını görmek,
OMURCA : Üzüm kütüğü,
OSBAR : Tandırda yemek pişirmek için kullanılan toprak kap
OSSURGAN BÖCÜĞÜ : Kara fatma

ÖFELEMEK : Ovalamak,
ÖFTEKAR : Derman,
ÖNDÜÇ : Ödünç, Emanet
ÖRÜZGAR / ÖLÜZGAR : Rüzgar,
ÖTEBERİ : Ivır zıvır eşyalar,
ÖTOĞON : (Öteki Gün) Geçen gün.

PAHIR : Bakır.
PAKLA / PAHLA : Fasulye,
PAMBIH : Pamuk.
PALAN : Semer.
PATE: Patates.
PELVER : Pekmez ile kaynatılarak yapılan ayva marmelatı (Buna pöörente de denir.)
PEŞKİR : El dokuması havlu,
PIÇAK/BIÇAH : Bıçak.
PISIK : Kedi,kedi yavrusu,
PIRTMAK : Kurtulmak,
PİNDİR: Peynir.
PİRİŞ PİLAVU : Pirinç Pilavı.
PÖÇ : Kuyruk sokumu kemiği,
PÖRSÜMÜŞ : Gevşeyip sarkmış.
PERAVU : Peynirli bir mantı çeşidi (Üçgen şeklinden dolayı şibikli mantı da deniyor.)
PÜRÇÜKLÜ : Havuç,

SAMAR : Aptal
SAHU /SAKO ardesü, Ceket.
SAĞAN : Küçük tabak
SAKÇA : Saksağan (Beğenilmeyen şeyler için kullanılıyor Kötü Sahça! deniliyor. Çelimsiz gibi bir anlamı var.)
SASI : Kokmak, bozulmak.
SAVAT : Çene,
SAVMAK : Göndermek,
SAVRUK : Saçıp savuran.
SAVUŞTURMAK : Yolcu etmek,
SEME : Sersem, Geç anlayan,Anlaması kıt olan,
SEKİ : (Sekmen) Sekemeç,kat,basamak.
SEYSANA : Çeyiz,
SIDALANMA : İnsanların özellikle de çocukların hastalandıklarında sürekli nazlanmaları hali.
SINATLAMAK : Nişan almak,
SINDI : Makas (Osmanlıca'da)
SINMAK : Bozulmak, abtestinin bozulması
SIRACALI : Bir kzıma ünlemi. Kanserli, hastalıklı,
SIZGIT : Kalıplanarak serin yerde saklanan et kavurması,
SİFTİNMEK : Oyalanmak,
SİFLİ SİFLİ : Çaktırmadan sinsi sinsi.
SİLİK : Ahlaksız,
STİL : Fide, fidan,
SOFA: Kayadan oyma oda
SOHU: Bulgur dövülen içi oyuk büyük taş
SOMYA: Sedir
SÜĞSÜN : Ense,
SÜMSÜK : Elde sanki anahtar tutuyomuş gibi yumruk yapma (şimdi sümsüğü yersin !) hali
SÜMDÜK : Pisboğaz,Yüzsüz, Beceriksiz
SÜTLÜ : Sütlaç,

ŞEMŞAMER Şems-i Ahmer) Ayçiçeği,
ŞEMEME : Mandalina büyüklüğünde renkli ve kokulu bir (yenmeyen) sebze.
ŞALDIR-ŞULDUR : Gelişigüzel
ŞALAK : Karpuzun olmamışı, küçüğü,
ŞAYAK : Pantalon,
ŞATIR : İvedi, Şikayetçi,
ŞAVUL ETMEK : İlan etmek,
ŞELEK: Ot ya da yakacak destesi,
ŞEVĞİRİ : Eğri, çarpık,
ŞEYTAN ŞAPLAÂ: Çirkin kişiye söylenir,
ŞIDIKMAK : Şımarmak,
ŞİBİK : Köşe,
ŞİF : Pekmez ve şarap için ezilen üzümlerin posası,
ŞİKLETSİZ : Suratsız,
ŞİLLEZ ereyatağı kumu ile alçı karıştırılarak Ayran kıvamında elde edilen ve taş duvar örmede boşluklara doldurarak kullanılan harç.
ŞİPİLEMEK : İspiyonlamak,
ŞİVELEMEK : Tatlı söz söyleyerek tavlamak,
ŞOORDA : Şurada,

TADİYDAA : İşte orda,
TAFANA : Ekmek pişirilen tandırın bulunduğu yer, kiler
TAHA/TAKA: Kaya oyma veya duvar girintisinden yapılmış raf.
TAPIŞLAMAK : Çocuğun arkasına hafif hafif vurarak uyutmaya çalışmak,
TAPIKLAMAK : Uyuklamak,
TAT : (Lal) Konuşma güçlüğü çeken kimse.
TELLİK : Takke.
TENTENE : Dantel, oya,
TEREVİ : Teravih.
TEREZİ : Terazi.
TERS: Hayvansal gübre,
TEZİKMEK : Koşturmak
TEVATİR : Fevkalade, Beğenilen şeyler için kullanılır.
Tİ-RAZ : Güvercinliklere çıkılan kaya merdiven
TİRİT : Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek
TOHUÇ : (Tokaç) Çamaşı yıkamada dövme işlemi için kullanılan tahtadan yapılmış gereç.
TOL : İki ev arasındaki sınırı belirleyen yüksek duvar.
TONGELLEMEK : Yuvarlanmak
TOSBAĞA : Kaplumbağa
TÖHMELEMEK : Çok yiyip rahatsızlanmak,
TULUK:İçine pekmez,peynir,yağ konulan ya da yayık olarak kullanılan özel taş
TUTURUK : Ateş tutuşturucu, ot türünden yakacak.

UDLANMAK : Mahcup olmak, suçlanmak, çekincen olmak...
UĞUNMAK : Hızlı ve dengeli bir şekilde dönmek. kendinden geçercesine ağlamak.
UĞURUN UĞURUN : Habersiz habersiz, Sessiz sessiz,
UĞÜNMEK : Akışkan katı maddelerin yavaş yavaş dökülmesi,
URUP :arpa ve buğday ölçeği mesela bir urup arpa 18 kiloya eşittir,

ÜZLÜK : Topraktan yapılma, küçük kulpsuz çömlek
ÜVEZ :Yabani Ahlat Armudu.

VAŞIÇANAĞI : Topraktan yapılma salça yapımında kullanılan yayvan kap.
VO-O : Öyle olur mu? anlamında bir ünlem.
VIRT-ZIRT (VIT,VID) : Lüzumsuz gereksiz konuşma.
VIRIH : Cıvık
VİRA VİRA : Habire, sürekli, durmadan
VITTIRI-VIZIH : Tutarsız

YAĞLAMA : Yağ şeker ve yumurta konularak yapılan özel pide,
YAĞANNI : Sırt
YAĞNIŞ : Hatalı, yanlış,
YAŞLIK : Küçük bebelerin salyalarının silinmesi için omuzlarına iğnelenen mendil
YANAZ : Aksi
YANIR : Karalı İsli,Kirli.
YATSILIK : Özellikle uzun kış gecelerinde yatsıdan sonra misafirlere ikram edilen kuru yiyeceklerin genel adı.
(Geber-yatlık)
YAPMA : Yakılmak amacıyla elle şekillendirilmiş hayvani gübre,
YALIMSAK: Çok gezene derler. Yalımsak gibi geziyor.
YAŞMANMAK : Bayanların bir örtüyü saçlarını, ağzını kapatacak şekilde kullanması,
YAZI : Arazi,
YEERİF : (Ya Herif) Sende anlamında kullanılır. Habi sös (sus) yiyerif anlamında.
YELEKLENMEK :Herşeye önden gitmek.
YİLELAA : Telaşlı, aceleci,
YÖNAA : Aksi,
YUHA : Yufka.
YUMUŞ : Görev, emir,
YUNMAK : Yıkanmak.
YÜKSÜNMEK : İsteksiz olmak.
YÜKLÜK : Kaya oyma veya duvar girintisinden yapılmış gardrap


ZAAR : Küçük yapılı kırma ev köpeği,
ZABAH : Sabah.
ZABIN : Zayıf
ZAĞINI ALMAK : Tam yolunu almak,
ZAYBAK : Dayanıksız,
ZAVAR :Hayvan yemi,
ZEKARET : (Sekârat) Ölmek üzere olan,
ZERDELİ : Kayısı,
ZILLIMAK - ZINARMAK : Oyunbozanlık etmek, mızıkçılık,
ZINGIR-ZINGIR : Yerleri titreterek yürüme
ZIRT-VIRT : İkide birde
ZİKKE : Hayvan başlamaya yarayan demir kazık,


ATASÖZLERİ ve DEYİMLER

A

- Abdalın karnı doyunca gözü yolda olur.
- Acemi nalbant, gavur eşeğinde beller.
- Acı acıyı, su sancıyı (keser).
- Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır.
- Acıkan yer ayrı, acıyan yer ayrı.
- Acıyan eşek, atı geçer.
- Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
- Aç buldu da, alaç mı kaldı.
- Aç at yol almaz, aç it av almaz.
- Aç it, fırın duvarı deler.
- Aç köpeğin beyni dar olur.
- Açlıkla tokluğun arası bir dilim ekmek.
- Açlıkla tokluğun arası yarım yufka.
- Adam çokluğunda, akıl yokluğu olmaz.
- Adama havlamayan köpekten sakın.
- Adam sandım eşeği, kaba serdim döşeği.
- Adamakla mal tükenmez.
- Adamın alası içinde, hayvanın alası dışında…
- Adamın kötüsü kocadıkça hiç olur; adamın iyisi kocadıkça koç olur.
- Ağ ağ demekle ağarılmaz.
- Ağacı çok olan yerde kıtlık olmaz.
- Ağacı kendin yetiştireceksin, evi babadan bulacaksın.
- Ağaç, ağaç arasında büyür.
- Ağaç dikmeyince meyvesi yenmez.
- Ağırı ne yel alır, ne de sel.
- Ağıza tat, boğaza feryat yakışır.
- Ağlayanın olsun da ağlamazsa ağlamasın.
- Ağlayanın malı güleni ondurmaz.
- Ağlatanın yanına var; güldürene varma
- Ağzı ballı, eli bağlı.
- Ağzımınan (ağzımla) yiyeyim, nereminen diyeyim.
- Ahırda yatar, padişahın rüyasını görür.
- Ak akçe, sabanın ucundadır.
- Ak ak demekle ağarmaz insan.
- Akıllı düşmandan korkma; deli dosttan kork.
- Ak köpeğin, pamuk satana zararı dokunur.
- Ak yorak, kara yorak, hep sana mı gerek.
- Akıllı işini görür, deli başını bekler.
- Akıllılar birleşiyormuş da kötü, biz ne yapacağız demiş.
- Aklımı size vereyim de davar çobanı mı olayım?
- Aklı olmayanın avlağısı olmaz.
- Aklı var, avlağısı yok.
- Akrabaya at ver dost ol, kız ver düşman ol.
- Akraba ile ye iç de alışveriş etme.
- Akşamdan kalma peynir ekmek yerim, nasılsın diyene hamdolsun derim.
- Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir.
- Al ile güzellik olmaz, zorla pazarlık olmaz.
- Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır.
- Alıcı kuşun ömrü az olur.
- Alayım alınmayasıca, kılayım kabul olmayasıca.
- Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunsun.
- Allah değilim ki taş kesem, paşa değilim ki baş kesem.
- Allah’ın ondurmadığını peygamber sopayla kovalar.
- Allar yakışırken, eller bakışır.
- Alma alı, satma kırı, yağızın da binde biri, ille doru.
- Alma kahpe kızını, o da sürer anasının izini.
- Alma sarıyı, satma sarıyı, malından türerse ne çare.
- Alma, satmayı gözetmez.
- Altı kaval, üstü şaval.
- Altın pas tutmaz, deli yas tutmaz.
- Ali Aliden, imam ölüden hoşlanır.
- An beni kozunan (cevizinen) o da varsın çürük çıksın.
- Anan atan görünüyor, çakıldağın sürünüyor.
- Anan soğan baban sarımsak; sen neyde oldun abuzamzak.
- Anası esvabına cep dikmemiş.
- Anası sevişmedik kız olmaz.
- Anası ölen kız kendini hanım, babası ölen oğlan kendin bey oldum sanırmış.
- Anasının ipi pazarda belli olur.
- Anlayana kul ol; anlamayan kişiye ağa olma.
- Aptalın korkağı, taşın büyüğüne sarılır.
- Arabın elinden gelen bu.
- Arap öpmekle dudak kararmaz.
- Armağan atın dişine bakılmaz.
- Arsıza ar neylesin, göyneği yok don neylesin. Ön ayağın izini art ayağın izi bozar.
- Artık aş karın ağrıtmaz.
- Aş da çoğunan iş de çoğunan.
- Aş da delinin iş de delinin.
- Aş taştı, çömçeye paha yetmez.
- Aşığımın beşi beş para; ütüldüğüme yanarım.
- Âşık dediğin; çalgı diye bağlamayı, ışık diye ay ışığını, döşek diye çimeni sever.
- At alacaksan yazın al, kız alacaksan gezin al.
- At huylandığı yerden sıraca getirir.
- At beslenirken, kız istenirken (güzelleşir).
- At satan, sigara bırakan, avrat boşayan unutamazmış.
- At binen kılıç kuşanır.
- Ata da soy gerek, ite de.
- At kocamakla tavla başı olmaz.
- Atı semirten sahibinin gözüdür.
- Ata binen âyan olmaz, malını güden çoban olmaz.
- Atın iyisi alayda, kabın iyisi kalayda (belli olur).
- Atın yüğrükse bin de kaç.
- Atınan avrat, yiğidin bahtına.
- Atla itin dostluğu olmaz.
- Atlar tepişirken arada olan eşeğe olur.
- Av, kazana yakın gerek.
- ... eşeği yamıştıkça sahibi de yamışır.
- Avrat kurnaz, beziyi ufak döker; çocuklar usta ikişer yapar.
- Aya bakar, güne bakar, kendi lakabını ele takar.
- Ayda yılda bir rahat uyku uyuyacaktım; komşunun eşeği kuyruksuz sıpa doğurdu.
- Ayran bucaktan, evlat kucaktan…
- Ayran içtik, ayrı düştük.
- Ayranı yok içmeye, atla gider s..çmaya.
- Az, çoğun yanına gider.
- Az oku, öz oku, her kitaptan bir cüz oku.
- Azı karar, çoğu zarar, daha çoğu çingeneye yarar.
- Azıcık aşım, kavgasız başım.

B

- Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babasına bir salkım üzümü çok görmüş.
- Babasından dam kalan, merteği içinde bitmiş sanır.
- Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.
- Bahtın değişilmez, yastığın değişilir.
- Bakmayınan usta olunsa, köpekler kasap olurdu.
- Bal bal demekle ağız tadlanmaz.
- Balı, parmağı uzun olan yemez, kısmeti olan yer.
- Balık, gölüne göre büyür.
- Balımayınca kuş uçmaz.
- Baldızı olanın karısı ölmezmiş.
- Balık balıklığını suda yüzmekle, tilki tilkiliğini kümes gezmekle belli eder.
- Bana benden ne olursa, başım rahat olur, dilim durursa.
- Baskısız çalıyı yel alır.
- Baş devenin, önde olur savranı.
- Başaran bal yer, artığını el yer.
- Başı dumansız dağ olmaz.
- Başkasına kötü söyleyen, kendini aynada bulur.
- Bekara, karı boşamak kolay gelir.
- Ben hadımım derim, sen oğlan uşak sorarsın.
- Ben kızıma öğüt veririm, kızım itin sırtında kırk sinek sayar.
- Ben sana vereyim bir öğüt, ununu kendi elinle öğüt.
- Benden sana öğüt, kavak yanına dikme söğüt.
- Benim derdim inek ile danada, avradın derdi sürme ile kınada.
- Ben soğansam, sen de sarımsaksın.
- Bereket versin tipiye, sürdü getirdi kapıya.
- Bey de ölür, abdal da.
- Bilinmedik aş, ya karın ağrıtır, ya baş.
- Bir aldanan bir daha aldanmaz.
- Bir avuç biberi var, her şeyden haberi var.
- Bir bitli bir pireliyi taşır.
- Bir çiçekle yaz gelmez.
- Bir de malımı yiyemez derler, hatun; getir şu büyük soğanın küçüğünü.
- Bir dost kırk yılda kazanılır.
- Bir inekten hem eti, hem sütü aynı zamanda alamazsın.
- Bir kanatla kuş uçmaz.
- Bir koyundan iki deri soyulmaz.
- Bir kötü toklu tüm sürüyü b..klar.
- Bir para, bir batman kaya altında.
- Bir şey bilirsen eğer söyle ibret alsınlar; bir şey bilmezsen sus da alim sansınlar.
- Bismillahi şu işi; şeytan şurdan sivişi.
- Bitli kaşınır, aç umsunur.
- Bohçada urba eskimez.
- B..k b..ku dabakhanede bulur.
- B..kun kadar bostan ek.
- Borcun çaresi vermek, derdin çaresi ölmek.
- Borcun mu var ver kurtul, derdin mi var öl kurtul.
- Borçlu olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak iyidir.
- Boz çördüğün aşısı kuvvetli olur.
- Boz kurdun yoz davarı olmaz.
- Buğdayı komşuna sat; varır da bazlamasını yersin.
- Bütün acılara dayanılır; yeter ki ekmeğin olsun.
- Büyük ayak mihnetli; büyük baş devletli.
- Büyük sözü dinlemeyen, uluya uluya dağ başında kalır.

C

- Cahilden kork, aslandan korkma.
- Caminin mumunu yiyen kedinin, gözü kör olur.
- Can, canın yoldaşı.
- Can, cümleden önce gelir.
- Cihan yansa hasırı göynümez.
- Cinsi kötü kabağın dölü çok olur.
- Cömert derler, maldan ederler, cesur derler candan ederler

Ç

- Çabalayan gider çifte.
- Çalma kapıyı; çalarlar kapını.
- Çarık sırımınan; her iş kırımınan.
- Çarşı itiynen ava gidilmez.
- Çarşı itiyle ava çıkılmaz.
- Çaydan (çamaşır yıkamadan) gelenin önünden süpürge kaçar.
- Çıra dibine karanlık.
- Çiğ hamur ye dert olsun, çiğ et ye et olsun.
- Çobanın gönlü olursa, tekeden süt sağar.
- Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
- Çocuğu işe gönder, ardından kendin git.
- Çoğu gitti azı kaldı, altı sini bezi kaldı. (Bezi/beze, yufka açmak için küçük küçük koparılmış hamur.)
- Çok çocuk düşman kilidi.
- Çorbadan ağzı yanan, suyu üfürür de içer.
- Çubuk iken çıtadan, hezen iken küteden.
- Çul sekiz, mirasçı dokuz.
- Çullu çulluya gerek, abalı abalıya gerek.

D

- Dadanmış, (alışmış) kudurmuştan beter.
- Dağ başında duman, yiğit başında seren.
- Dağ çalısız olmaz, köy delisiz olmaz.
- Dağ dağ üstüne olmuş da ev ev üstüne olmamış.
- Dağ ne kadar ulu olsa, üstünden yol aşar.
- Dağ yürümezse derviş yürür.
- Dağda inek dolaşır, b..ku bana bulaşır.
- Dağda kurt dolaşır, korkusu bize bulaşır.
- Dağdan inme yörük, ne erik bilir ne koruk.
- Dağlar taşlar bağ oldu; yiyecek üzüm yok.
- Daldan eğme değil; kökten sürme.
- Damdan düşenin halini, damdan düşen bilir.
- Dala çıkan keçinin, dala çıkan oğlağı olur.
- Darı unundan baklava, iğde çalısından oklava olmaz.
- Darıldığın dağın odununu kesme.
- Davar sağıldı, itler dağıldı.
- Davetsiz yere giden, kuru yere oturur.
- Dedesi koruk yemiş, torununun dişi kamaşmış.
- Değirmene tozcu durur, kibirinden un almaz.
- Değirmenden gelenin eline bakarlar.
- Deli deliden, imam ölüden (hoşlanır).
- Delide et, koyakta at...
- Delik taş yerde kalmaz.
- Deliyi ne döğ, ne döğül.
- Deliyi düğüne davet etmişler; burası bizim evden iyi demiş.
- Dilim, senden geldi zulüm.
- Demir tavında, güzel çağında.
- Demiri nem çürütür, insanı gam.
- Derdi olmayan, deveyi görmezmiş.
- Derici, sevdiği deriyi taştan taşa vurur.
- Dert çekmeyince bal yenmez.
- Dertsiz başa höyük dikerler.
- Deve, boynuzum yok derken kulaktan olmuş.
- Deve büyük ot yer; şahin küçük et yer.
- Devede de var boy, kırk tanesi bir eşeğin arkasından gider.
- Deve deveden, insan insandan yürüyüş öğrenir.
- Deveden büyük fil var.
- Deveye kiriş lazım olursa, boynunu uzatırmış.
- Dışardan gelen kedi, fare tutmaz.
- Dışarlar soğuk, sokumu büyük.
- Dıdığının dıdığı, dış kapının bastırağı.
- Dibini bilmediğin kuyuya girme.
- Dibi görünmedik kaptan su içme.
- Dil kılıçtan keskindir.
- Dilim, giydirdin bana kilim.
- Dilim, senden geldi cümle zulüm.
- Dilin kemiği yok ama kemiği kırar.
- Dilin kemiği yok; nereye çevirirsen döner.
- Direksiz çadır olmaz.
- Dirgen yiyen porsuk, bir daha harman yerine girmez.
- Dişi köpek kuyruk sallamasa, erkek köpek ardına düşmez.
- Dişini sırtartan itin üstüne varılmaz.
- Doğurduğun övülmeli, yoğurduğun yenilmeli.
- Dokuz deveyi bir belen keser.
- Dokuzu don (giyim), biri can: (Güzellikte, gösterişte)
- Dolaşan tilki yurt bulur.
- Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçermiş.
- Dost, dostun ayıbını yüzüne söyler.
- Dosta çok varan, ekşi surat görür.
- Dostu elden kazan, düşmanı anan doğurur.
- Dostun attığı taş, baş yarmaz.
- Dört şey asla geri alınmaz; söylenen söz, atılan ok, geçmiş hayat ve kaçırılan fırsat…
- Düğün el ile, harman yel ile.
- Düğün olur iki kişiye, tasası düşer deli komşuya.
- Düğün evini bilmez, kabın tıngırtısına gider.
- Düğüne gider zurna beğenmez, hamama gider kurna beğenmez.
- Dünya malı, dünyada kalır.
- Dünya yansa, hasırı göynümez.
- Düşmanın karınca olsa, onu ejderha bil.
- Düştünse, yerden bir avuç toprakla kalk

E

- Edep, edepsizden öğrenilir.
- Ek tohumun hasını, çekme hasat yasını.
- Eken biçer, konan göçer.
- Ekenek olmayınca dikenek olmaz.
- Ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur.
- Ekeneğin yoksa, biçeneğin de yok.
- Ekmek, çiğnenmeyince yutulmaz.
- Ekmeği yenir, kişisi ağırlanmaz.
- Ektiğim nohut, diktiğim nohut, Şam’a vardın leblebi mi oldun!
- El, adamın düşünü azdırır, suyunu kızdırmaz.
- El el için ağlamaz; başına kara bağlamaz.
- Eli hamur ovalar, gözü dana kovalar.
- Elin yanında eşeğin kuyruğunu kesme; kimi uzun der, kimi kısa.
- Elin iyisi olmaz, itin dayısı olmaz.
- El ağzına bakan, avradını çabuk boşar.
- El ağzıyla kuş tutulmaz.
- El ayranı ciğer soğutmaz.
- El deliye, biz akıllıya hasret kaldık.
- El, elin yitiğini türkü çığıra çığıra arar.
- El eliyle yılan tut, onu da yalan tut.
- El kurdu merdiveni, biz çıktık tırmanı tırmanı.
- El uzatılan yere dil uzatılmaz.
- El vilayet gezmeyinen adam mı sayılır.
- El yarası iyileşir, dil yarası iyileşmez.
- Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.
- Elin yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu değirmen taşı sanır.
- Elin atına binen çabuk iner.
- Elin attığı taş uzun düşer.
- Elin (ödünç) kazanında aş kaynatılmaz.
- Elindeki düğümü ele ver de kekliğine ot topla.
- Elli dirhem biberi var, her şeyden haberi var.
- Elmayı soy ye, armudu say ye.
- Enik it ürümesini bilmez; kapar.
- Emsali ile konuşmayan ademin altın ismi pul olur.
- Er gözünden, yiğit sözünden belli olur.
- Er yanan ocak küllü olur.
- Erdaş yaylasında karın varsa, ırmak boyunda darın olmaz.
- Ereğli yokken armudun adı neydi.
- Ergen gözüyle kız alınmaz, gece gözüyle bez alınmaz.
- Ergene avrat boşaması kolay gelir.
- Eri evcimen yapan avradıdır.
- Erim er olsun da, mekanım çalı dibi olsun.
- Erkek sel, avrat göl.
- Esnafın ayağı kırık gerek. (İşyerinden ayrılmamalı.)
- Eşeğe ne yandan binersen o yana yamışır.
- Eşeği anırtan daş...ağı.
- Eşeği dövsen de at olmaz.
- Eşek kaçtı, palan düştü; koş Mehmet Ağa koş.
- Eşeği sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin.
- Eşek başında çok yular gitti.
- Et kanlı gerek, yiğit canlı gerek.
- Etme bulursun, inleme ölürsün.
- Ev kapısız olmaz, bağ yolsuz olmaz.
- Ev sahibi udlu olur.
- Evde kamazın yok, elde esirin yok.
- Evdeki bir ölür, gurbetteki bin ölür.
- Evdeki serçe, damdaki tavuktan iyidir.
- Evlattır geçilmez, zehirdir içilmez.
- Evlat kokusu cennetten gelir.

F

- Faydasız baş, omuz ortasında durmaz.
- Fazla mal göz çıkarmaz.
- Felek, kimine kavun yedirdin, kimine kelek.
- Filik keçiyi gören, içi dolu yağ sanır.
- Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.

G

- Gadalarını alır, evlerine varır, pirinç pilavlarını yerim.
- Garip itin kuyruğu döşünde gerek.
- Geceleyin bez alma, ergen gözüyle kız alma.
- Geçen kağnının gölgesi olmaz.
- Geçici evi donatıp, kalıcı evi ihmal edene şaşarım.
- Gelin ata binmiş, gör kimin kapısında.
- Gelin şamatayı severdi, güvey çalgıcı çıktı.
- Gelini seversen, gönder anası evine gün görsün; sevmezsen gönder garsambası kalksın.
- Gelinler kırmızı giydiğinden kızlar kolay sanırmış.
- Gezen ayağa b.k bulaşır.
- Gidiyoruz Nar’a; Nar’daki Harım’a; Harım’daki yarime.
- Göç büyüdükçe döküntüsü çok olur.
- Göç, kendini gide gide düzer.
- Göç yolda düzelir.
- Göğe direk, denize kapak olmaz.
- Gök ağlamayınca, yer gülmez.
- Göl yatağında, gönen eksik olmaz.
- Gön, yuka yerinden delinir.
- Gön korkulduğu yerden delinir.
- Gönül, umduğu yere küser.
- Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş.
- Gör gözünle, bul dizinle.
- Gövertiye kuş da konar.
- Gözün göğ taşı; g..tün yere yapışı. (Çakır gözlü kimselerin nazarının değmemesi için söylenir ve yere de tükürülür.)
- Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.
- Gücü gücü yetene helal olsun.
- Gün var yılı besler, yıl var günü besleyemez.
- Gün battı, gavur yattı.
- Güneş çarığı sıkar, çarık ayağı sıkar.
- Güttüğün iki keçi, ıslığın dünyayı tuttu.
- Güzellik ondur; dokuzu dondur (giyim kuşam).

H

- Hacı hacıyı Mekke’de, hoca hocayı tekkede, it iti dakkada bulur.
- “Hak yoluna verme bir mangır; b..k yoluna gider tangur tungur.”
- Haline bakmaz; Ali Dağına oduna gider.
- Hancının tavuğu, yolcu b..kuyla doyarmış.
- Harman yelinen, düğün elinen……
- Hatice’ye değil neticeye bak.
- Hayırlı evladım var deme, el kızı koynuna girmeyince; vefakar karımvar deme, yokluk görmeyince.
- Hem perhizlik ister, hem lahana turşusu.
- Her akıl bir olsa, sürüye çoban bulunmaz.
- Her deliğe parmak sokulmaz, ya yılan çıkar ya çiyan.
- Herif eşeğinden, avrat döşeğinden belli olur.
- Her horoz kendi çöplüğünde öter.
- Her horoz küllüğünde gereğizlenir.
- Her kadının bir yoğurt çalışı vardır.
- Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
- Her yorulana, han yaptırılmaz.
- Herkes bilir yemesini içmesini; ah arkası kış olmasa!
- Herkes minderinin üstünde oturur.
- Herkes yorganına göre kösülür.
- Herkesin bir derdi var, değirmecininki de su.
- Hızır diye sarıldık, hınzır çıktı.
- Horozu çok olan köyün sabahı güç olur.

I

- Irağa kız verme yiter gider, ırmağa taş atma batar gider.
- Irak yerin somunu büyük dediler; vardım baktım bizimkisi kadar da yok.
- Irgatın kötüsü, akşama doğru iştahlanır.
- Irgatın kötüsü, eşek tezeği gölgelenince iştahlanır.
- Irmağı deliye boylatırlar.
- “Irmak boyunda darın varsa Erdaş yaylasında karın olsa da, yaramaz.”
- Irmak yanında kuyu kazılmaz.
- Irmaktaki balığa pazarlık olmaz.
- Isıracak köpek dişini göstermez.
- Isıramadığın eli öp de başına koy.
- Isırgan ile taharet olmaz.
- Islanmışın, yağmurdan korkusu olmaz

İ

- İçim kovan, dışım soğan.
- İğnesini yitiren yere bakar da yürür.
- İki berdi yastık, eşeğin dalına astık.
- İkinci koca, karanlık gece.
- İlim, sahibine dost; mal, sahibine düşman kazandırır.
- İnsan umduğu yere küser.
- İnsan, yalnız başına olsaydı dağ başında yaşardı.
- İnsanın alası içinde, hayvanın alası dışında…
- İnsanın bahtı değişmezmiş, yastığı değişirmiş.
- İsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar.
- İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
- İşini kış tut, yaz çıkarsa bahtına.
- İştah, dişin dibindedir.
- İt, b..k yemeye tövbe etmez.
- İt de yaza çıkar ama, yediği ayazı bilir.
- İt, iti ısırmaz.
- İt, karaltıladığı yere ürür.
- İt takkeyi neylesin, ıngıldayınca düşer.
- İte bak, ürdüğü yere bak!
- İte dalanma, çalıyı dolan.
- İte pastırma bekletilmez.
- İti an, değneği hazırla.
- İti an, taşı eline al.
- İtin ağzını, kemik tutar.
- İtin akılsızı, kayganadan pay umar.
- İtin akılsızını, yol kocatır.
- İtin ayağını taştan mı esirgeyeceksin!
- İtin bile gişiliği olur.
- İtin duası kabul olsa, gökten kemik yağar.
- İvmekle yol alınmaz.
- İyi olacak deliye bir muska yeter.

J

- Jilet gittin, ustura geldin.

K

- Kaçan tavşan etli olur.
- Kadınlar kekten, erkekler çekten (batacak).
- Kalbur, sudan ne getirecek bakalım.
- Kalçalı avrat, pençeli oğlan doğurur.
- Kalkanın yerini, ölenin erini alırlar.
- Kan toprağa akar.
- Kancık it kuyruk sallarsa erkek ona sokulur.
- Kapı içerden açılır.
- Kar karı yer, iki avrat bir eri yer.
- Kar yağar taş üstüne, ne gelirse baş üstüne.
- Kar, yağdığı gün tozar.
- Kara şahin avını avlar.
- Karadeniz fırtına, al pırtını sırtına.
- Kardaş kardaşın ne onduğunu ister, ne de donduğunu.
- Kardaşın küçüğü olacağına, eşeğin büyüğü ol.
- Kardaş kardaşı atmış, yar başında tutmuş.
- Karga, keklik gibi sekeceğim derken yürümeyi unutmuş.
- Karıncanın kavmi çıktı, arkasından davulu çıktı.
- Kavağı kestik, takırtıdan kurtulduk.
- Kavak kesildi, takırtı kesildi.
- Kavganın üst başında, yemeğin alt başında (bulun).
- Kavgayı bir söz; yangını bir kıvılcım (başlatır.)
- Kavurgayla karın doymaz, kar suyu susuzluk kandırmaz
- Kayadan kopan kaya, dağı bozmaz.
- Keçi dağda, kılı sırtında.
- Kedi bile, yavrusunu yemeden önce küle bular.
- Kendini bilmeze pek olma yakın, sonradan görmeye borç etme sakın.
- Kendi yetişen (bitki) ıslah olmamış.
- Kılıç, kınını kesmez.
- Kırığına güvenen yarsiz kalır.
- Kırk hırsız toplanmış, bir çıplağı soyamamış.
- Kırk kan eden köle.
- Kırk ölç de bir biç!
- Kırk yıl kıran olmuş; vadesi yeten ölmüş.
- Kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, oğlan babadan öğrenir oba gezmeyi.
- Kızılırmak akar, .......... mantı yer, boyuna bakar.
- Kız kocayınca, emmisi oğluna düşer.
- Kızını ele verip, elini gere vermek olur mu!
- Kızını seven kocaya, oğlunu seven hocaya vermez.
- Kızın mı var, derdin var.
- Kimse, üzümüm ekşi, bağım harap demez.
- Koçun boynuzu, ona yük gelmez.
- Koyunu güden kurdu görür.
- Köfteyi döverler etinen kanınan, nasıl ayırırlar ciğeri candan.
- Köpeğe gem takarsan kendini at sanır.
- Köpeğin ağzını kemik tutar.
- Köpekle yatan pireyle kalkar.
- Kör olduk dumanından, yiyemedik tadından.
- Kötü kabağın dölü çok olur.
- Kötü tohumdan iyi yemiş olmaz.
- Kötülere iyilik etmek, iyilere kötülük etmek gibidir.
- Kötü söyleme eşine, ağı katar aşına.
- Kulak duyar, kursak kabarır.
- Kurban etiynen (eti ile) it doyurulmaz.
- Kurdun boğazında bir ciğer, kim kapabilirse o yer.
- Kursak kavurgasını ister.
- Kurt katırın kıymetini bilmez; yıkar yer.
- Kuru söğütten düdük olmaz.
- Kuş var, eti yenir; kuş var, et yer.
- Kuyu başında dolaşan, kendini çark evinde bulur.
- Kuzusuna kıyamayan kebab yiyemez.
- Küstüysen kümese, darıldıysan danalığa…

L

- Laf değil lakırtı, kaşık değil, şıkırtı.
- Laf torbada durmaz.
- Laf torbaya girmez.
- “Lafın azı özü Çobana verme kızı Ya koyun güttürür, Ya kuzu.”
- Lafla duvar örülmez.

M

- Marangoz, rendesini öpüp başına kor.
- Mart’ın gönlü olursa çifti yürütür, iti solutur.
- Maya olmayınca hamur yoğrulmaz.
- Mayasız yoğurt çalınmaz.
- Mecliste dilini, sofrada elini (sakın).
- Mezar taşıyla övünme (övünülmez).
- Minare düz olsa da içi eğridir.
- Misafir kendi ayağıyla gelir, ancak gidişi ev sahibinin izniyledir.
- Misafirin kötüsü, ev sahibini ağırlar.
- Misafir misafiri istemez, ev sahibi ikisini de istemez.

N

- Namaza niyetlenmeyenin kulağı ezanda olmaz.
- Nasibi kesilen it, Kurban Bayramında uykuya yatarmış.
- Nasibinde varsa, kaşığına çıkar.
- Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.
- Ne verdinse elinle, o gider seninle.

O

- Oğlan dayıya, kız halaya çeker (benzer).
- Oğlan evi alana kadar, kız evi ölene kadar.
- Oğlun iyi mi neyleyeceksin malı; oğlun kötü mü neyleyeceksin malı.
- Oğlun mu var, yemeden kal; kızın mı var, giymeden kal.
- Oğlunu zamanı gelince, kızını fırsat bulunca ever.
- Olacakla öleceğe çare yok.
- Olursa pazar, olmazsa bozar.
- Onmadık yılın yağmuru harman vakti gelirmiş.
- Ot, kökün üstünde büyür.
- Otuz petek arım var, yiyecek balım yok.

Ö

- Ödünç, güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.
- Öfkenin gözü olmaz.
- Öksüz çocuk, göbeğini kendi keser.
- Öküz ettiler, dört ayağını dokuz ettiler.
- Öküz öldü, göb’ü sındı.
- Öküz öldü, ortaklık ayrıldı.
- Öldürmedense korkutması iyidir.
- Ölmüş eşek canavardan korkmaz.
- Ölü g..tü ballı olur.
- Ölüm hak, miras helal.
- Ölümden öte yol gitmez, mezardan öte sal gitmez.
- Ölümün atı yöğrük olur.
- Ölüsü olan değil, delisi olan ağlasın.
- Övünme çördük, seni de gördük.

P

- Para, adama akıl öğretir.
- Para, dağları yol eder.
- Paranın kendi soğuk, yüzü sıcak.
- Pekmezin varsa, sineği nerden olsa gelir.
- Peynir iyi olmasına iyi de; it tulumuna basılı.
- P.çle gitme yola, başına getirir türlü bela.
- Pilav yiyen, kaşığını torbasında (cebinde) taşır.
- Piş aşım piş, yatana kadar; ben de otururum horoz ötene kadar.

R

- Rahvan at, kendini yorar.
- Rüzgar ese ki yaprak kıpırdasın.
- Rüzgara tüküren yüzüne tükürür.
- Rüzgarın önüne düşen yorulur.
- Rüzgarlı havada kuytu, yağmurlu havada uyku.

S

- Sabanın tutağına yapışan el aç kalmaz.
- Sabırla koruk, pekmez olur.
- Sac düzen aldı hamur bitti, ev düzen aldı ömür bitti.
- Saçı kesik, yerine düşerse yenge; yerine düşmezse, bir avuç yonga.
- Sağır, duymaz ama yakıştırır.
- Sak kuş kanadından tutulur.
- Sakallı oldun peder, var nerede geberirsen geber.
- Sakınılan göze çöp batar.
- Saksağan ava çıkmış, d.ş.ağına yel dolmuş.
- Samanlıktaki tilkiye kurşun değmez.
- Sana söz getiren, senden de söz götürür.
- Sanatını hırsızlık da olsa sıkı tut.
- Sanatına kim hor bakar, boynuna torba takar.
- Sapım harmanda kaldı, öküzüm ormanda kaldı.
- Sarmısağı gelin etmişler de kırk gün kokusu çıkmamış.
- Sarımsağı bile seyrek ekerler.
- Sarmısağın sıkından, seyreği iyi.
- Sarmısak içli dışlı, soğan yalnız başlı.
- Sayılı koyunu kurt yemez.
- “Saz biten, ördek öten yer; kaç oradan.Kekik biten, keklik öten yer; kal orada.”(Yörüklerin yerleşme ölçütü)
- Sen çökeleğinin yaşına güven; ben de okkamın taşına.
- Sen işi köle etmezsen, iş, seni köle eder.
- Senin düşmanlarınla oturup kalkan dosttan elini çek.
- Seninle yumurta alan, içinin sarısını bulamaz.
- Sen salla başını ben bilirim işimi.
- Sen öğünme, işin öğünsün.
- Serçeden korkan darı ekmez.
- Sevilmedik gelinin gerdanı altı karış.
- Sığırı güden başka, hakkını (ücretini) devşiren başka.
- Sırtını ya ağaya daya, ya dağa.
- Sinek pekmezciyi bulur.
- Sirkeyi sarmısağı hesap eden, paçayı yiyemez.
- Sofu soğan yemez, bulsa kökünü komaz.
- Soğanın acısını, yiyen bilmez, doğrayan bilir.
- Sonradan görmüş ile alışveriş etme.
- Söyleme sırrını dostuna; o da söyler dostuna.
- Söyleyene değil, söyletene bak.
- Söyleyince sözün dinlenmeli.
- Su görür susar, at görür aksar.
- Suda keramet olsaydı, kurbağalar zincir kırardı.
- Su yüzmek, yoğurt ezmek, yazı yazmak zormuş.
- Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork.
- Sür geç dememişler, gör geç demişler.

Ş

- Şahine yanaşan et yer, kargaya yanaşan ters (gübre).
- “Şap da bir şeker de bir yiyene,Aba da bir kebe de bir giyene.”
- Şapdudağın bağı var, üzümü yok yaprağı var.
- Şapkası küçük olan, başını büyük sanır.
- Şaşıran şeytan, eniğini uydurur.
- Şaşkın adam, karısına aba (anne) der.
- Şaşkın ördek suya g.tün g.tün dalar.
- Şık şık eden nalça, iş gördüren akça.
- Şöyle yapsak ama, .......(şahıs adı) alt ucu yok.

T

- Tahsil cehli giderir ama eşeklik baki kalır.
- “Talihi pak olmayanın ekmeği kesmez dişi,
- Talihi pak olanın mermeri keser dişi.”
- Tandır içine yanar.
- Tarlaya saban, sürüye çoban gerek.
- Taş almadan dama çıkma.
- Tatlı tatlı yemenin, acı acı os.rması olur.
- Tatmayanın tadası gelir, tadanın kusası gelir.
- Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi yok.
- Tavuk deşindiğiynen, deli düşündüğüynen.
- Tavuğun güzel olsun da yumurtlamazsa yumurtlamasın.
- Tazı gibi yatar, kuzu gibi kalkar.
- Tekeyi kendinin et de, d.şş.ğını öyle yokla.
- Tekkeyi bekleyen pilavı yer.
- Tembele iş buyur, nasihat al.
- Terazi var, tartı var, her şeyin bir vakti var.
- Terziye göç demişler, iğnem yakamda demiş.
- Tilki, iki defa tuzağa düşmez.
- Tilki tilkiliğini ispat edene kadar post elden gider.
- Tilkilikte bağım yok, tilkiynen davam yok.
- Tiryakinin ahmağı tütününü över.
- Tok acın halinden ne bilir!
- Tok ağırlaması güç olur.
- Toprak ölünü vermez. (öl: nem, yaş)
- Turp, pancar mı gömdün?
- Tutmaz yoğurtların damızlığı.
- Tuzsuz koyun, tuzlu koyunu yalaya yalaya bitirir.
- Türkü dediğin ya adamı ağlatmalı; ya oynatmalı

U

- Ucuz etin yahnisi kara olur.
- Ufak iken çöp sokmadık böyle oldun.
- Ulaşamadığın köyün berisinde yat.
- Ulu ağacın gürültüsü çok olur.
- Ulu kuş ağır uçar.
- Ummadığın taş baş yarar.
- Usta hırsız ev sahibini suçlu çıkarır.
- Utananın, oğlu uşağı olmaz.
- Utandık pazar, dostluğu bozar.
- Uydur uydur ipe diz.

Ü

- Ürmesini bilmeyen it, sürüye kurt getirir.
- Üşenenin oğlu uşağı olmaz.
- Üzüm yemek mi niyetin, bağcı dövmek mi?
- Üzüm yersen aş, karpuz yersen yaş (çiş) olur.
- Üzümünü ye, bağını sorma.
- Üzüm yiyen tilki kışı rahat geçirir.

V

- Vakitsiz açan gül tez solar.
- Vakitsiz öten horozun başını keserler.
- Vaktındaydı o tımar, eşek ölür kalır semer.
- Varamadığın köyün berisinde yat.
- Varamadığın hanın yanında yat.
- Var mı malın, söyler dilin.
- Vardığın yerde herkesin gözü körse, sen de cam gibi açma gözünü; azıcık kıypa bak.
- Varsa paran, herkes kulun; yoksa paran, dardır yolun.
- Varsa pulun cümle âlem kulun; yoksa pulun cehennemdir yolun.
- Ver kavurmayı, gör savurmayı.
- Ver Allahın verdiğine, vur Allahın vurduğuna.
- Veresiye şarap içen, iki kere sarhoş olur.
- Verince kırkı, gitti korku.

Y

- Ya uçar kuşun olmalı, ya döner taşın.
- Yaban yerin suyu soğuk; somunu büyük sanılırmış.
- Yağınan yavşan yenir; kaldı ki tavşan…
- Yakacağın kurusunu, yiyeceğin arısını marta sakla.
- Yalanınan iman bir arada geçinmez.
- Yalnız taş, duvar olmaz.
- Yanık yerin ekini gür biter.
- Yanmış harmanın öşürü olmaz.
- Yas kocamaz.
- Yaş deri, nere olsa süner.
- Yaş satan, taş satar.
- Yatanın, yürüyene borcu vardır.
- Yattığı yer ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü.
- Yavaş atın çiftesi pek olur.
- Yavuz it, ne yer ne yedirir.
- Yaylada karı olanın ırmak boyunda darısı olmaz.
- Yazın ağaç dibinde, kışın taş dibinde oturur.
- Yazın baş pişer, kışın aş pişer.
- Yazın aba al, kışın yaba al.
- Yediğim lapa, o da tuzlu olmuş, benzemiş şapa.
- Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır.
- Yeğniyi yel almış, ağırı sel bile götürememiş.
- Yemeyenin malını yerler.
- Yerine düşersen gülsün, yerine düşmezsen külsün.
- Yerli tavşanı yerli tazı alır.
- Yeşil yaprak yapan da koca, kara toprak yapan da koca.
- Yıkılan, yıkışa doymaz.
- Yılan eğri akar, büğrü akar; deliğine akar.
- Yılan sokan uyumuş da, aç uyumamış.
- Yılan yılanı yutmayınca evran olmaz.
- Yırtıcı kuşun ömrü az olur.
- Yiğidin sözü, demirin kertiği.
- Yiyeceğin bir kelek, ne gezersin tevek tevek.
- Yoğurdum kara diyen olmaz.
- Yol yürüye yürüye, borç verile verile.
- Yol büke büke, deve çöke çöke.
- Yoldan giden yorulmaz.
- Yoldan kalınır da yoldaştan kalınmaz.
- Yumurtada kıl bitmez.
- Yüğrük at, yemini kendi artırır.
- Yük ağdırmayınca taş gurbete gitmez.
- Yük devesi bağırtkan olur.
- Yükün altında eşek kalır.
- Yürü; yolundan kalma, her yüze güleni dost sanma.
- Yürüyünce yolun ığranmalı.
- Yüz verdik deliye, geldi s..çtı halıya.
- Yüz verme arsız edersin, az verme hırsız edersin.

Z

- Zabın etin suyu kara olur.
- Zahirenin deposu, karasabanın ucundadır.
- Zahmetsiz rahmet olmaz.
- Zalimin bastığı yerde ot bitmez.
- Zaman sana uymazsa, sen zamana uy.
- Zavallı tilki! Ömrün sahtekarlıkla geçti ama yine de karnı sırtına yapışıyor.
- Zenginlik bir tazı çuludur; bugün bunda, yarın şunda.
- Zenginlik gurbeti vatan; fakirlik vatanı gurbet yapar.
- Zengin arabasını dağdan aşırır; yoksul düz ovada yolunu şaşırır.
- Züğürdün şaşkını, kuru b..k yer kış günü.


ACI ZULÜM : Zor şartlarda,
ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ: Kötüye bişeycik olmaz
ACIN YATIP GÜCÜN KALKMAK : Kıt kanaat geçinmek.
AĞIR OTURUP BATMAN KALKMAK avranışlarında ölçülü olmak .
AĞZINA KAŞIK SIĞMAMAK : Çok memnun olmak
AĞZINI HAVAYA VERMEK : Muhatabını dikkate almamak
ALTINI ÇALDIRMAK : Gereksiz davranışlarla sosyal durumunu sarsmak
ANASININ KARNINA SARMAK : İşe yaramaz duruma getirmek
ANASINDAN ÖNCE AHIRA GİRMEK : Saygı göstermemek sırasına razı olmamak
AŞIĞI KURŞUNLAMAK : Zenginlemek
APDAL EŞEĞİ GİBİ ZONGUMA :Apdal eşeği gibi hoplama.
AYAĞINI SÜRÜYÜP GELMEK : Uğurlu gelmek, Uğurlu olmak
AYIRDINA VARMAK : Fark etmek
AYRANI KABARMAK : Öfkelenmek
ARIYA GİTMEK: Ziyan olmak,boşa gitmek.
BABANI SIÇARKENMİ TAŞLADIM ? : Olmadık zamanda bi zararım mı oldu?
BAĞRI YUFKA OLMAK : Merhametli olmak
BİTİ KANLANMAK : Fakirlikten varlık sahibi olmak
CAYIRTI VERMEK :Karışıklık yaratmak
ÇÜŞ DEDİKÇE PARMAK ÜZÜMÜNE GİTMEK :Uyarılmasına rağmen zarar veren davranışlarda bulunmak
DAYLININ DİBİİ/ZIKKIMIN BERKİ: Azarlamak için söylenen bi söz.
DELİ KIZIN DONU GİBİ : Uygunsuz , Dağınık
dirip dişirmek : Toplamak.devşirmek
DESTİ DESTİYE DEĞSİN BAALIM : Hele bir sonucu görelim bakalım,
DOKUZ KÜTÜĞÜN BİR DEĞNEĞİ OLMAK: Bir ailenin işe yarar tek kişisi olmak
DÜMBELEĞİ DELİNMEK: Çok acıkmak. tabi söylenirken dümbelea diye söyleniyo
EFTİĞİ DARALMAK : Canı sıkılmak
EŞŞEK SATTIĞIMIN BAĞ KOMŞUSU : Uzaktan tanınan kişiyi anlatır
EŞŞEK KUYRUĞU GİBİ NE UZALIR NE KISALIR : Değişmez gelişme göstermez
FİNK ATMAK : Sevinçli olmak
FİT SOKMAK : Kişilerin arasının bozmak
FARELERİ BİLE BASTONLA GEZİYO : Fakirlikten yiyecek bulamamak
GAMGAYNAN KAŞINMAK : Fakirliği anlatır
GADALARINI ALAYIM erdin belan benim olsun ki.
GÖNÜLSÜZ KÖPEk ULUYA ULUYA SÜRÜYE KURT GETİRİR DEYİMİ : Eğer bir işe Gönülsüz olarak başlanırsa sonucu mutlaka kötü biter anlamında.
GÖZÜ FEEMİTMİYOR : İyi görmüyor,
GÜCÜN GÜCÜN KAZANMAK : Kazancını zor temin etmek
HARMANA GİREN PORSUK DİRGENİ GÖZE ALIR : Risk almakla ilgili bir deyim.
HEM AYRAN TOPLAR HEM TUTTUĞUNU G*TÜNE KISTIRIR : Yoksul olduğunu saklamak
HINTIM HIMANIM KESİLDİ : Dermanım kesildi.
ISKATI DİŞİME DEĞSİN DE KİM ÖLÜRSE ÖLSÜN : Iskat ( ölünün arkasından tutamadığı oruç-namaz için verilen bedel(fidye)...
İÇİME İLİMEDİ : İçime sinmedi
İLAHNE GİBİ GİYİNMEK : Üst üste giyinmek
İLK AŞAMDAN : Akşamın ilk saatlerinde
İTİN AYAĞINI TAŞTAN ESİRGEMEK : Öğüde kulak asmayanı korumamak.Niye koruyayım ki ! varsın ayagı taşa takılsın.
KAFADAN SAKAT : Ruh sağlığı bozuk
KEL ALİNİN BAĞI :" Kel alakanın " Nevşehir versiyonu,
KINA GİBİ UN OLMAK : İstenen sonucun elde edilmesi
KUYRUK SALLAMAK : Karşı cinsi umutlandırıcı davranışlarda bulunmak
LAFININ AVCARI OLMAMAK : İpe sapa gelmez şeyler söylemek
ÖDÜ SITMAK: Ödü kopmak.
YATTIĞI AHIR SEKİSİ, ÇAĞIRDIĞI İSTANBUL TÜRKÜSÜ : Yok yoksul haline bakmadan olmadık şeylerden bahsedene denir.
YİRİL YİRİL KOKMAK : Pis / kötü kokmak.
ZIBARIP YAT : Usluca yat uyu,
ZIMBIK/ZIMZIK :Yumruk.

HALK DİLİNDEN BAZI SÖZLER...
Bahiiimele bi
Yannnnım arıyooo..
Din din din sonra dimedim din...
Barıııı ısdambullu ellam
Kopele kopp
Nörüyon nirdesin
Bale bak heç aldırıyomu
Gevur sıpasına bahale
Zıkkımın kokünü yi.
Ne dıkınıp duruyon hii
Yiye yiye töhmeledi
Azına bale bi kohmuş
Bu nasıl yimek cıkla yağ goymussun
Bu nasıl çay? Cıkla su . Adam Icık dem goyar.
İçime ilimedi .şu yimaa adamın içine ilitmiyonuz ki?
Yine ne bekmez yiyon.
Andırma oğlum andırma, çabuk ol.
Ne olçumluk ediyon?
Yaylan bakalım yaylan.
Yönalık itme
Vay sındı vay
Heriiif! Ne dineliyon orda
Pakla sırığı gibi dinelme orda
İşşiin başında durma
Bizde horanta çok bacım
Vay hınzırın gızıı
Sıracalııııııııııııııı
Vay zöttürük vaay. zöttirik
Daylııı daylıı! Fışgının gızııı
Vay fışgı vaaay
Çok çay içme oğlum rengin ötürek gibi olmuş
Gız gapıyı gıyala gıız
Geber yat gayrı.zıbar yat
Adam dımıştı
Zabaan köründe ne gahıyon??
Ne metirdeyip duruyon?
Nadar şıdıkmış oğlun var gızz
Şıdıkmayın oğlum,şıdıkmayın
Adamın asabını bozman haa
Bu işin de cılhını çıkardınız
İyi mantı var mantı yinni?? Mantıcıııı
Yakıp bişirdim.Yidim işdim,yıkadım yudum
Habi sös yiyerif
Abaaam ödüm sıttı.
Alha babam!
Hez ellaam
Hezaaar
Vay gadasını aldığım vaayyy
Gadalarını alırım
Gozüyün yağını yiyim
Bu işi yapmaya hiç göbaam atmıyo
CÖP telefonun var mı?
Somyanın gıyında gızım bak bööründe


BUNLARI YAPMADAN DÖNME
Nevşehir kaya kiliselerini, Bizans duvar fresk sanatlarını görmeden,
Türk-İslam sanatı örneklerinin sergilendiği Hacıbektaş Müzesini gezmeden,
Nevşehir merkezindeki Damat İbrahim Paşa Cami ve Külliyesini görmeden,
Acıgöl'deki Hitit kaya kitabesini ziyaret etmeden,
Çanak-çömlek, bakır ve oniks taşından yapılmış süslemeler, deri işleri hediyelik eşya almadan,
Avanos'ta çanak-çömlek atölyelerinde ayakla çevrilen tezgahların başına geçerek, seramik kap yapmadan, Kozaklı kaplıcalarından şifa bulmadan,
Derinkuyu-Kaymaklı yeraltı şehrini gezmeden
....Dönmeyin.


/////
///
///

DELLER PANOSU

------

GONDERDİGİNİZ RESİMLER VİDEO'LAR HEMEN EKLENİR
DELLER= yeniyaylacik + alkan + civelek + eskiyaylacik li OLMANİZ YETERLİ

yeniyaylacik@hotmail.com ------

///////////////

DELLER CANIM FEDA

///

DELLER CANIM FEDA

////////
www.deller.liyiz.biz sitesi son 187063 ziyaretçikisi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol